Türkiye'de sesi çıkmayan veya sesi çıksa da pek ciddiye alınmayan belli başlı kesimler var. Polisler, uzman çavuşlar, işsizler, çiftçiler, gençler, emekliler, asgari ücretliler ve engelliler başta olmak üzere pek çok farklı kesim toplumda görünmüyor olmaktan şikayet ediyor.
Bununla beraber ülkemizde özellikle gençlerin sesi pek duyulmuyor, özellikle hem genç hem işsiz olan vatandaşlarımız gittikçe ciddiye alınmıyor ve onların mevcut durumları istismar bile ediliyor. "Telefonunu çıkart" diyenler başta olmak üzere "iş beğenmiyorlar" denerek gene halk tarafından varlıkları da istekleri de manipüle ediliyor, sorunları yok sayılıyor.
Bu durum yaşadığımız çağın gerçekliğine göre öyle ilkel, insani ve vicdani ve adil olmayan bir şey ki, artık gençlerin çoğusu yetişkinlerin bu tavırları karşısında giderek bazı şeyleri baştan kabul ederek son derece umutsuz bir yaşam felsefesine geçtiler.
Oysa bu şekilde olmamalıydı ve bu gençler sorunları ile gündem olmayı başarıp haklarını tartışılır hale getirmeli ve almalıydılar. Ama bir türlü olmuyor bu.
Bu gençlerin belki de en somut örneklerinden olan bir kişinin, Barış ÖZBAY adlı bir gencin mevcut kötü durumunun sosyal medyada paylaşılması ile ve onun kendi bu durumu üzerinde sözlerinin duyulması ülkemizde çok büyük bir yankı uyandırdı ve tekrar gençler, işsizlik, umutsuzluk, tembellik hayatın amacı gibi konular tartışılır oldu, onun bu sözleri ve hali hem akranlarının hem de bir çok insanı hayatlarını ve ülke şartlarını sorgulamaya itti.
Tabi gene insana yakışmayacak şekilde onu linç eden insanlar da çıktı ve bunların sayısı da sanıldığından çok fazla.
Peki Barış Özbay'ın varlığı bu insanları neden incitti veya kızdırdı? Barış Özbay bize ne anlatıyor?
Bunu anlamak için Türkiye'de insanların geçmişten günümüze ekonomik sosyal yaşamlarına ve temel yaşam anlayışlarına bakmak gerek.
Türkiye maalesef 1950'lerden buna çoğunlukla liberal muhafazakar ideolojili yani "merkez sağ" denen siyasetin son derece ilkesiz, lakayıt, sorumsuz, kuralsız, hukuk ve insan temel haklarını tanımayan ve siyaset anlayışı tarafından yönetiliyor ve halk bu ideolojinin temsilcisi siyasiler tarafından sömürülüyor veya manipüle ediliyor.
Bu ilkesiz adil ve insani olmayan anlayış tarafından sömürülme ve manipüle edilme ise, gene oyu alınan seçmenlere yapılan bazı telkinlerle yapılıyor. Dünyada evrensel kabul gören asgari hakların altında yaşamanın bile büyük bir nimet olduğu sürekli telkin ediliyor. Bunu kabullenen insanlarımız ise, zamanla bu ideolojinin birer azılı militanı oluyor ve kendilerinin sahip olup yaşadığı asgarinin de altında yaşamın dışında daha yüksek talepleri olanları nankörlükle ve şükür etmemekle ve hatta terörist anarşist olmakla suçluyorlar.
Bu bozuk anlayış topluma geçen 70 yılda öyle bir işledi ki, Barış ÖZBAY gibi gençleri gören hem yetişkin hem de genç insanlar adeta şeytan görmüş gibi oluyor ve onların bu halinin kendilerinin bu mevcut ezik anlayışlarına saldırı olduğunu düşünüyorlar.
Oysa Barış ÖZBAY dolaylı olarak onların, bu niteliği olmayan yaşamlarına benzer bir yaşama sahip olmaktansa hiç hayata karışmamanın daha faydalı ve insani ve tutarlı olduğunu ifade ediyor ve bunu kimseye dayatmıyor ve kimseyi de eleştirmiyor.
Peki sizin yorumunuz ne lütfen aşağıdaki yorum kısmında siz de görüşlerinizi iletin.
İlgili Yazılar :
Ev Genci İşsizler Bozuk Düzene Bilerek Uyumlanmayanlar mı?
0 Yorumlar